Eğitim Öğretim Yılını Eylemle Açtılar
Eğitim Sen Çaycuma Temsilciliği, eğitim alanında yaşanan sorunlar başta olmak üzere gündemdeki birçok konu üzerine basın açıklaması yaptı. Çaycuma Öğretmenevi önünde yapılan basın açıklamasını Eğitim Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol okudu.
Akyol, yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi;
Yeni Eğitim Öğretim Yılını Acil Çözüm Bekleyen Sorunlarla Karşılıyoruz!
2013-2014 eğitim öğretim yılı, yıllardır acil çözüm bekleyen, özellikle geçtiğimiz yıl başlayan eğitimde 4+4+4 dayatmasının daha da derinleştirdiği yeni sorunlarla birlikte bugün resmen başlamıştır. Eğitim sistemi okul öncesinden yükseköğretime kadar, iktidar partisinin siyasal-ideolojik çizgisine uygun olarak biçimlendirildiği bir dönemde eğitimde yaşanan ve giderek artan sorunlara kalıcı çözümler üretilememiştir.
2013-2014 eğitim öğretim yılı başında okullarda en çok gözlenen sorunlar, 4+4+4 sonrası okulların dönüştürülmesi kararları ile başlayan ve halen devam eden sorunlardır. Karşı karşıya olduğumuz sorunları maddeler halinde sıralamak gerekirse;
Geçtiğimiz yıl 72 ay öncesi okulöncesi çağdaki çocukların zorla ilkokula kayıtlarının yapılması geçtiğimiz yıl yaşanan sorunları arttıracaktır.
Okullara kayıt sırasında velilerden ?gönüllü bağış? adı altında kayıt parası istenmesi sorunu bu yıl da sürmüştür.
Okullarda fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri sürmektedir. 4+4+4 sonrasında taşımalı eğitim ve ikili eğitim sorunu artarak devam etmektedir.
Öğretmen açıkları sorunu devam etmekte, acil ihtiyaç olmasına rağmen 300 bini aşkın ataması yapılmayan öğretmen işsizliğe mahkum edilmektedir.
Yıllardır eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmaması nedeniyle, her eğitim öğretim yılı başından itibaren velilerin cebinden yaptıkları eğitim harcamaları katlanılamaz hale gelmiştir. Eğitim sistemini adım adım ticarileştiren, Anayasada ilköğretimin devlet okullarında parasız olduğu yazarken yoksul halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarının son 11 yıl içinde 5 kat artmış olması düşündürücüdür.
Okul dönüşümleri sırasında en donanımlı okullar imam hatipe dönüştürülmekte, binlerce öğrenci mağdur edilmektedir.
Yeni ortaöğretime geçiş modeli ile 8. sınıfta 12 merkezi yazılı sınav getirilerek öğrencilerin yaşadığı stres daha da arttırılmıştır.
Liselerde yaşanan dönüşüm nedeniyle öğrenciler fiilen meslek, imam hatip ya da açık liseye yönlendirilmiştir. 4+4+4 dayatması sonucunda 181 bin 851 kız çocuğu sosyal gelişimleri için son derece önemli olan liselerde eğitim almayı bıraktı.
Ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde, eğitimde 4+4+4 dayatmasına paralel olarak iktidarın siyasal-ideolojik hedefleri ile uyumlu birtakım değişiklikler yapılmıştır. Yönetmelikte yapılan değişiklikle çocuk gelinler ve damatlar teşvik edilmektedir. Buna göre lisede okuyan öğrenciler evlendikleri zaman açık liseye nakledilecektir.
Ortaöğretim kurumları yönetmeliğinin disiplin cezaları ile ilgili düzenlemeler liselere "kışla disiplini" getirmektedir. Öğrencilerin sorunlarına sahip çıkmasına, örgütlenmesine ve okul içinde basın açıklaması yapmasına bile yasak getirilmiş ve ağır cezalar verilmesinin önü açılmıştır.
OKULA İBADETHANE AYRIMCILIKLARI DERİNLEŞTİRECEKTİR
Yönetmelikte yapılan bir diğer düzenleme ile İmam Hatip Lisesi (İHL) öğretmenlerine mahalleyi gezerek, halkla ilişki kurma görevi verilmiştir. İHL öğretmenlerinin mahallede "dini bilgilendirme" çalışması adı altında çalışmalar yapması, her yönden istismar edilebilecek bir uygulama olması nedeniyle tehlikeli sonuçlar doğurabilecektir.
MEB`in yeni Ortaöğretim Yönetmeliği`nin 99. maddesinde, "Talep olması halinde ibadet ihtiyaçlarını karşılayacak uygun mekan ayrılabilir" ifadesi ile eğitimde yaşanan ayrımcı uygulamalara bir yenisini eklemiştir. Okula ibadethane ayrımcılıkları derinleştirecektir. MEB`in birkaç ilde talep olduğu gerekçesiyle mescit açması, diğer dinler ve inanç gruplarına yönelik açık bir ayrımcılık anlamına gelmektedir. Türkiye gibi farklı kimlik ve inanç gruplarının bir arada yaşadığı bir ülkede, okullarda "tek din, tek mezhep" anlayışına uygun olarak ibadethane açılmasının talep edilmesi doğru bir yaklaşım değildir. Okullarda bu amaçla ibadethane açılması demek, farklı din ve mezheplere sahip öğrenciler arasında oluşacak ayrımcı ve dışlayıcı tutumların bizzat devlet eliyle arttırarak yeni gerginlikler ve kamplaşmalar yaratılması demektir. Türkiye`de kimi okullarda sınıf mevcutlarının 70`in üzerine çıktığı, laboratuarların ve kütüphanelerin bulunmadığı bir ortamda, "Eğitime bütçe, okullara yeterli ödenek" ayırarak gerekli altyapı yatırımları yapmak yerine, "ibadethane" açılmasını istemenin, öğrenci ve personel arasında "ibadet yapanlar-yapmayanlar" şeklinde bir bölünme yaratması kaçınılmazdır. Geçmişte yaşanan deneyimlerden hareketle, böylesi bir uygulamanın öğrencilere ve öğretmenlere yönelik yeni fişlemeleri gündeme getirmesi kaçınılmazdır. Eğitim kurumları olması gereken okullarda, her inancın farklı ibadethanesinin olduğu gerçeği yok sayılarak, tek bir mezhebin inancı doğrultusunda ibadethane açılmasının istenmesini açık bir ayrımcılıktır. Bütün bu nedenlerden dolayı hiçbir eğitim-öğretim kurumunda ibadethane olmamalıdır.
ZORUNLU DİN DERSLERİ UYGULAMASINA SON VERİLMELİ
Eğitimde 4+4+4 dayatması ile birlikte, zorunlu din derslerine ek olarak, din içerikli seçmeli derslerin fiilen ?zorunlu seçmeli? hale getirilmesi, anadilinde eğitim hakkı taleplerinin görmezden gelinmesi gibi sorunlar, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, 2013-2014 eğitim öğretim yılında da öne çıkan temel sorunlar olarak dikkat çekmektedir.
Türkiye?de bütün itirazlara ve yargı kararlarına rağmen ısrarla uygulanan zorunlu din eğitimi politikaları, 4+4+4 ile birlikte daha da derinleştirilerek, dinin bireylerin günlük yaşantısında oynadığı rolü ve eğitim sürecindeki ağırlığını arttırmayı, hatta belirleyici olmasını öngören bir yapıda örgütlenmesi hedeflenmiştir. Bütün içeriği devlet tarafından belirlenen zorunlu din dersi uygulaması, dininin öğrenciler arasında bir ayrım ve eşitsizlik unsuru olarak kullanılmasına neden olmakta, devletin ağırlıklı olarak tek bir dinin tek mezhebini öğreterek, diğer dinsel inançlara karşı açık bir adaletsizlik yaratılmasına yol açmaktadır. Bu durum, Türkiye gibi çok kültürlü, çok dinli ve çok mezhepli toplumlarda, birçok sıkıntının doğmasına yol açmaktadır. Türkiye?de dinin siyasallaşması ve siyasal çıkarlara alet edilmesinin engellenmesi, ancak devletin dinden elini tamamen çekmesiyle olanaklıdır. Hiçbir toplum tamamen aynı inancı paylaşan insanlardan oluşmadığına göre, tüm inançlara aynı mesafede bulunması gereken devletin ağırlıklı olarak bir dinin ya da mezhebin eğitimini zorunlu ya da seçmeli olarak vermemesi gerekmektedir.
HER ÇOCUĞUN EVRENSEL BİR HAK OLAN KENDİ ANADİLİNDE EĞİTİM ALMASI SAĞLANMALI
Demokratik, laik ve bilimsel bir eğitim sisteminin oluşturulmasının öncelikli koşulu, eğitim bilimlerinin temel ilkesi olan her çocuğun kendi anadilinde eğitim almasıdır. Anadilinde eğitim, çocukların zihinsel gelişimlerinin, öğrenme yeteneklerinin ve sağlıklı bir kimlik edinmelerinin en temel koşuludur. Herkese eşit, parasız ve nitelikli eğitim hakkının gerçekleşebilmesinin temel koşullarından olan her çocuğun evrensel bir hak olan kendi anadilinde eğitim alması sağlanmalıdır.
Eğitim Sen olarak, yıllardır çeşitli platformlarda sık sık dile getirdiğimiz, zorunlu din dersleri uygulamasına son verilmesi ve herkesin anadilinde eğitim hakkının somut olarak hayata geçirilmesi konusundaki ısrarımız, bu konularda somut adımlar atılıncaya kadar mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız.
YAZILI SINAVDA DÜŞÜK PUANLAR ALAN EĞİTİM BİR SEN ÜYELERİNE ?DOPİNG? YAPILDI
AKP hükümeti eğitim yöneticiliği üzerinden yeni bir siyasi kadrolaşma hamlesi başlatmıştır. Geçtiğimiz yıllarda siyasal kadrolaşma amacıyla gündeme getirilen ve Danıştay tarafından "objektif olmama" gerekçesiyle iptal edilen "sözlü sınav" üzerinden yazılı sınavda düşük not alan Eğitim Bir Sen üyelerine sözlü sınavda atama için hangi not gerekiyorsa o notlar verilmiş, buna karşın başta Eğitim Sen üyeleri olmak üzere, çok sayıda yönetici adayına özellikle düşük notlar verilerek yönetici olarak atanmaları fiilen engellenmiştir.
Zonguldak Milli Eğitim Müdürlüğü Sözlü sınav komisyon üyeleri büyük bir ?mucize? yaratarak müdürlük yazılı sınavında barajı zor geçerek düşük puanlar alan Eğitim Bir Sen üyelerine 90 ile 98,40 aralığında puanlar verirken; yazılı sınavda Zonguldak genelinde 89,889 puanla ilk sırada yer alan Eğitim Sen üyesine yalnızca bir soruya yanıt veremediği halde 63 gibi çok düşük puan vermiştir. Yine Eğitim Sen üyeleri olmak üzere, başka sendikalara üye ve üye olmayan çok sayıda yönetici adayına düşük sözlü puanları verilmiştir. Müdürlük yazılı sınavında barajı zor geçerek düşük puanlar alan Eğitim Bir Sen üyelerine Zonguldak?ta ?yüksek dozlarda doping? yapılmıştır.
Sendikamız tarafından 8 Eylül 2013 tarihinde kamuoyuna açıklan sözlü sınav skandalıyla ilgili olarak, "Eğitimde daha iyiyi ve kaliteyi hep birlikte yakalayacağız" diyen Zonguldak Milli Eğitim Müdürü Turgut Özbek ile Zonguldak Valisi Ali Kaban ve Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı?ya birkez daha soruyoruz. Bu skandal karşısında niçin susuyorsunuz? "Eğitimde daha iyiyi ve kaliteyi" böyle mi yakalayacağız?
Vicdan sahibi Eğitim Bir Sen üyelerini de rahatsız eden bu durum eğitim emekçileri arasında Eğitim Bir Sen üyesi olanlar ve olmayanlar anlamında ayrımcılık yaratacak, gerginliklere neden olacak, iş barışını bozacak ve eğitim-öğretime zarar verecektir. Objektif olmadığı ve Eğitim Bir sen üyelerinin açık bir biçimde kayrıldığı her halinden belli olan, sözlü sınav ve sonuçları iptal edilmelidir.
Eğitim Sen olarak yaşanan bu adaletsizliğin takipçisi olacağımızı belirtiyoruz. Şu çok iyi bilinmelidir ki, bu hukuksuzluk kimsenin yanına kalmayacak, yargı kararlarına rağmen siyasi kadrolaşma hamlelerinde ısrar edenlere karşı hukuksal girişimlerimiz ve örgütsel mücadelemiz hız kesmeden sürecektir.
Zonguldak Valiliğini, Mili Eğitim Bakanlığını ve cumhuriyet savcılarını yaşanan bu skandala müdahale etmeleri ve ilgililer hakkında soruşturma açılması için göreve davet ediyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı geçmişte yapılan ve yüksek yargı duvarına çarpan düzenlemelerden vazgeçmeli, eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde mülakat gibi doğrudan "torpil" çağrıştıran yöntemler değil, herkesin eşit olarak değerlendirileceği ve bilimsel kriterlere dayanan ölçütler belirlemelidir.
SAVAŞ ANLAYIŞI TERK EDİLMELİ, POLİS ŞİDDETİNE SON VERİLMELİDİR
Uzunca bir süredir "Yurtta Barış, Dünyada Barış" ilkesi ile temelden çelişen adımlar atan AKP hükümeti, Türkiye`yi sonu görünmez bir karanlığın içine itmeye çalışmaktadır. AKP hükümetinin Suriye`ye yönelik savaş hazırlıklarını her şeyin önüne koyması ve kalıcı barış için atılması gereken adımları atmayarak Türkiye`yi içeride ve dışarıda hızla savaş ateşinin içine itmesi kabul edilemez.
AKP iktidarı, Gezi eylemleri ve son bir haftadır yaşandığı gibi, en küçük demokratik tepkileri bile polis saldırılarıyla, halka karşı baskı, şiddet ve zorla sindirmeyi sürdürüyor. AKP hükümetinin en temel demokratik tepkiler ve barışçıl eylemler karşısında, devletin bütün baskı ve zor aygıtlarını devreye sokarak acımasızca saldırması, son birkaç ay içinde daha 20`li yaşlarda olan 7 gencimiz "devlet terörü" ile yaşamdan koparıldı. Geçtiğimiz günlerde Ahmet Atakan Hatay?da ODTÜ ve Tuzluçayır halkı ile dayanışma için düzenlenen destek eylemine katıldı! Ahmet Atakan, polisin attığı biber gazı kapsülünün başına isabet etmesi nedeniyle de hayatını kaybetti. İstanbul Kadıköy?de Hatay?da yaşamını yitiren Ahmet Atakan?ın ölümünü protesto etmek için sokağa çıkanlara polisin attığı gaz sonucu Serdar Kadakal adlı yurttaşımız kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Bizler biliyoruz ki bu şiddet, kutsadıkları bir iktidarı kaybetme korkusuyla yanıp tutuşanların ve haklarına, geleceğine, emeğine sahip çıkanları düşman olarak görenlerin başvurabilecekleri bir yöntemdir! Bu yönetme tarzının karşısında sözümüz tükenmiş, yüreğimiz bilenmiştir!
EŞREF AKŞAN ÖĞRETMENİMİZİ UNUTMAYACAĞIZ!
EĞİT SEN Çaycuma Temsilciliği eski yönetim kurulu üyesi, Eğitim Sen Çaycuma Temsilciliği yönetim kurulu üyesi Mahir Akşan'ın babası, Karadeniz Ereğli Atatürk Ortaokulu Müdürü, sendikamız üyesi Eşref Akşan'ın vefatı bizi büyük bir hüzne boğdu. Eğitim Sen?in tüm eylem ve etkinliklerinde en önde yer alan değerli öğretmenimiz Esraf Akşan'ı asla unutmayacağız. Anısı önünde saygıyla eğiliyor, başta ailesi olmak üzere yakınlarına, dostlarına ve tüm öğretmen topluluğuna başsağlığı diliyoruz.
Haber: CUMA
Hit: 25777
|
|