Bir an önce okullarda ücretsiz öğle yemeği verilmelidir
Eğitim Sen, ‘Eğitimin ve okulların durumu’ başlıklı raporunda acil olarak okullarda bir öğün öğle yemeği verilmesi gerektiğini belirtti ve laik eğitimi tehdit eden uygulamalara dikkat çekti.
KESK’e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), ‘Eğitimin ve okulların durumu’ başlıklı raporunda okul masraflarının devasa boyutlara ulaştığını ortaya koydu. Kırtasiye masraflarının 2021 yılından bu yana 6 kat arttığı ve bu yıl en az kırtasiye masrafının bin 335 TL'ye ulaştığı ifade edildi. Eğitim programının bilimden, sanattan ve evrensel değerlerden uzaklaştırıldığına vurgu yapıldı.
HER 5 ÇOCUKTAN 1'İ YETERLİ GIDAYA ULAŞAMAMAKTADIR
Raporda, "Türkiye, OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda ilk sıradadır. Ülkemizde okula aç giden çocuk sayısı her geçen gün artarken, sendikamız dâhil çok sayıda kurum bütün okullarda ücretsiz okul beslenme programı hazırlanması çağrısı yapmaktadır. Özellikle ekonomik krizle birlikte hızlı artan yoksullaşma, öncelikle en hassas durumdaki çocukları etkilemiştir. Türkiye'de bugün her 5 çocuktan biri derin yoksulluk sorunları ile yüzleşmekte, yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamamaktadır. Bu noktada yapılacak en acil eylem, bir an önce okullarda kamunun öğle yemeği hizmeti sunmasıdır" denildi.
"VELİLER BESLENME ÇANTASINI DOLDURAMAMANIN KORKUSUNU YAŞIYOR"
2023-2024 eğitim öğretim yılının Türkiye'de eğitimin karşı karşıya olduğu ve geçtiğimiz yıllar içinde birikerek büyüyen sorunlarının gölgesinde açılmakta olduğunu ifade eden Eğitim Sen raporunda, "Özellikle son birkaç yıldır derinleşen ekonomik kriz sonucunda artan fiyatlar okul masraflarını ciddi oranda arttırmış, çocuk okutan ailelerin bütçelerini derinden sarsmaya başlamıştır. Türkiye'de eğitim sistemi uzun süredir ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikaları bizzat iktidar ve MEB eliyle yapılan yasal düzenlemeler ve fiili dayatmalar eşliğinde sürdürülmektedir." denildi. Ekonomik kriz, hayat pahalılığı, gıda fiyatlarının yükselmesi, kırtasiye ve katlanan okul fiyatları nedeniyle ailelerin çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılamakta ciddi anlamda zorlandığına dikkat çekilerek, "Seçim sonrasında peş peşe gelen zamlarla birlikte veliler, çocuklarına günlük harçlık vermekte zorlanmanın yanı sıra beslenme çantalarını dahi dolduramama korkusu yaşamaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı’nın öncelikli gündeminde ise öğrencilerin okul masrafları ve beslenme sorunları değil, imam hatip okullarını evrensel alternatif bir model olarak bütün insanlığın hizmetine sunmak, 'Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum' (ÇEDES) projesi kapsamında okullarda ‘manevi danışman’ sıfatıyla imam ve vaiz görevlendirilmesi gibi politika ve uygulamalar bulunmaktadır" denildi.
"TÜRKİYE'DE EĞİTİMİN BÜTÜN KADEMELERİ TEMEL İŞLEVLERİNİ YERİNE GETİREMİYOR"
Türkiye'nin eğitim sisteminin yıllardır benimsenen piyasa merkezli, rekabetçi ve sınav merkezli eğitim politikaları sonucunda tam bir sorun yumağı haline geldiğini ifade eden Eğitim Sen, "Türkiye'de okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar eğitimin bütün kademeleri, uzun yıllardır en temel işlevlerini yerine getiremez durumdadır. Bu durum kaçınılmaz olarak eğitimin niteliğini de olumsuz etkilemektedir. Ülkedeki etnik, dilsel, kültürel ve inanç çeşitliliği eğitim programlarında ve ders kitaplarında neredeyse hiç yansıtılmamaktadır. Eğitime erişimde, kız çocukları, mülteci çocuklar, anadili farklı olan çocuklar, engelli çocuklar ve geçici koruma altındaki çocukların dezavantajlarını ortadan kaldıracak adımlar yıllardır atılmamıştır" dedi.
Türkiye'de okul çağında olup da özel eğitim alamayan çocuk sayısının hâlâ çok yüksek olduğunu belirten Eğitim Sen, "Özel eğitim için gerekli bilgi, hizmet ve fiziksel çevre koşullarının özel eğitim kapsamında olan engelli çocuklar için yeterince ulaşılabilir hale getirilmemiş olması düşündürücüdür. Okullarda, özellikle eğitimde 4+4+4 düzenlemesine geçilmesinin ardından sınıfsal bölünmeler geçmişe oranla çok daha net bir şekilde yaşanmaya başlamıştır. Okullarda aidat veren sınıf, aidat vermeyen sınıf ayrımları yapılmakta, aidat veren öğrenciler fiziksel olarak daha temiz ve daha donanımlı sınıflarda okurken, aidat vermeyen öğrenciler daha az donanımlı sınıflarda ve sağlıksız koşullarda eğitim görmeye zorlanmaktadır" dedi.
"LAİK EĞİTİMİ VE YAŞAMI TEHDİT EDEN ÇEDES PROJESİ İPTAL EDİLMELİDİR"
Türkiye'de siyasi iktidar eliyle eğitimin ve toplumsal yaşamın dini kurallara göre biçimlendirilmesine yönelik uygulamaların eğitimin bütün kademelerinde ve toplumsal yaşamın her alanında karşımıza çıkmaya başladığına dikkat çekilerek, "Bugüne kadar eğitim alanında Millî Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı, dini vakıf ve dernekler arasında çok sayıda iş birliği protokolü imzalandı. Geçtiğimiz yıllar içinde okullarda hayata geçirilen ortak projeler üzerinden eğitimi dinselleşme süreci hızlanırken, doğrudan laik eğitimi ve laik yaşam tarzını hedef alan uygulamalar adım adım hayata geçirildi. Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaokullar ve imam hatip okulları, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı il/ilçe spor müdürlükleri/Gençlik merkezleri ile Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı Diyanet Gençlik Merkezleri iş birliğinde yürütülmekte olan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” (ÇEDES) kapsamında bir süredir ülke çapında toplantılar yapılıyor ve çeşitli kararlar alınıyor. Dini ve manevi değerleri merkeze alan ÇEDES Projesi, laik-bilimsel eğitim anlayışına ve pedagoji bilimine aykırı bir içerikte hazırlanmış ve uygulanmaya başladı. Proje “Öğrencilere milli, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerlerimizin benimsetilmesi amacıyla tüm lise, ortaokul, ilkokul ve anaokulları ile il merkezi ve ilçelerde bulunan tüm cami ve Kur’an kursları”nı kapsıyor. Projenin ülke çapında uygulaması için Milli Eğitim Müdürlükleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı il müftülükleri aracılığıyla okullara ‘manevi danışman’ sıfatıyla pedagojik eğitimi bulunmayan vaiz, imam hatip, Kur’an kursu öğreticileri İzmir ve Eskişehir başta olmak üzere, çeşitli illerde görevlendirmeler yapılmaya başlandı. Eğitimin bütün kademelerinde eğitimin niteliğini yükseltmek, çocukların özgür ve sağlıklı bireyler olarak yetiştirilmesi için somut adımlar atılması gerektiği açıktır. Ancak siyasi iktidar, bugüne kadar yaptığı gibi, din ve inanç alanı gibi son derece hassas bir konuda “tek din, tek mezhep” yaklaşımıyla hareket ederek okullarda öğrencilere dini ve manevi değerleri aktarmayı kendisine görev edinmiştir" denilerek ÇEDES projesinin hem laikliğe hem de laik eğitim anlayışına temelden aykırı olduğu belirtildi. 16 Eylül’de İzmir’de laik eğitim, yaşam, eşit yurttaşlık talebiyle ÇEDES’in iptal edilmesi için Eğitim Sen tarafından miting yapılacak.
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞININ HAFTALIK DERS ÇİZELGESİ KARARLARINA KARŞI DANIŞTAY’A DAVA AÇILDI
Raporda MEB’in, 2023/’24 eğitim öğretim yılında uygulanacak haftalık ders çizelgelerinde önemli değişiklikler yaptığı belirtilerek, “Buna göre yabancı dillerle ilgili dersler kaldırılırken, sanat ve sporla ilgili seçmeli dersler daraltılmış, ilkokul ve ortaokulda din derslerinin ders saati artırılmıştır. Yabancı dil ağırlıklı eğitim veren liselerde önceden 4 saat olan Almanca dersi bu değişiklik nedeni ile kaldırılmıştır. Bu durum hem Almanca öğretmenlerini mağdur etmiş hem de ağırlıklı dil eğitimi veren okullarda hedeflenen dil yeterliliği bakımından olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Örneğin Kabataş Erkek Lisesi’nde geçtiğimiz yıl 4 saat olan Almanca ve İngilizce seçmeli dersler 2 saate düşürülmüş, yerine temel dini bilgiler gibi seçmeli dersler eklenmiştir.
Liselerde sekiz saat olan zorunlu din dersine dört saat seçmeli zorunlu, dört saat de tercihe bağlı seçmeli ders eklenmesi ve din dersinin 16 saate kadar çıkarılması tamamen siyasal ve ideolojik bir tercihtir. Değişiklik sonrası Anadolu liselerinde yabancı seçmeli dersler olmayacağından 2022/’23 eğitim öğretim döneminde seçmeli ders çizelgesinde yer alan güzel sanatlar dersleri 2023/’24 eğitim öğretim döneminde çizelgeden çıkarılmıştır. Okulların açılmasına iki hafta kala ders programında köklü değişiklikler yapılması ve din derslerinin sayısının arttırılması laik ve demokratik eğitim ilkelerine aykırıdır. Sendikamız bu konuda Danıştay’a dava açmıştır.” denildi.
DEPREMİN EĞİTİME OLUMSUZ ETKİLERİ DEVAM EDİYOR
Depremin eğitime olumsuz etkilerinin devam ettiğine dikkat çekilerek, "Deprem bölgesinde bulunan öğrencilerin ve öğretmenlerin büyük bir kısmının depremden zarar görmüş, can veya mal kayıpları meydana geldi. Yaşanan depremler sonucunda sadece yapılar değil, eğitim sistemi de büyük ölçüde enkaz altında kalmıştır. Resmi verilere göre depremden etkilenen illerde örgün, yaygın eğitim ve barınma hizmetleri dâhil 5 bin 24 özel öğretim kurumunda 555 bin 938 öğrenci/kursiyer faydalanmıştır. Deprem bölgesindeki 16 üniversitede yaklaşık 380 bin öğrenci ile 45 bin akademik ve idari personel eğitim-öğretim faaliyetlerine devam etmiştir. 2007’de yürürlüğe giren Deprem Yönetmeliğinden önce yapılan okul sayısı 31 bin 307’dir. 2011- 2022 yılları arasında sadece 5 bin okul (yüzde 16’sı) depreme dayanıklılık testinden geçirilmiş, bu sürede bin 500 okul depreme dayanıklı olmadığı için yıkılmıştır. Güçlendirme yapılan okul sayısı ise sadece 2 bindir. Jeoloji Mühendisleri Odası’nın hazırladığı deprem raporuna göre Türkiye genelinde 4 bin 159 okul fay hatları üzerinde yüksek tehlike alanları içinde bulunmaktadır. Yüksek deprem riski altındaki bölgelerde yer alan okulların acilen taşınması gerekmektedir." denildi. Deprem bölgesinde kalan öğrencilerin hem psikososyal açıdan yoğun desteğe hem de uygun ders çalışma ortamlarına ihtiyaçları olduğu vurgulanarak, "Ders çalışma ortamların sağlanmasının yanı sıra öğrencilere yönelik rehberlik faaliyetlerinin yaygın ve düzenli yürütülmesi önemlidir. Eğitim sürecinde sekteye uğrayacak bir dönemin eğitim hayatının tamamına etki etmesi kaçınılmazdır. Deprem bölgesinde eğitim öğretimin sağlıklı ve güvenli ortamlarda sürdürülmesi için adımlar atılırken, öğrencilere ders çalışma ve etüt ortamlarının oluşturulması, bu ortamların profesyonel kişilerce koordine edilmesi ve depremden etkilenen öğrencilerin yakından takip edilmesi gerekmektedir" denildi.
ÖĞRENCİLERİN BESLENME SORUNU ACİL ÇÖZÜM BEKLEMEKTEDİR
Eğitim ve öğretimde son yıllarda öne çıkan en önemli sorunlardan birisinin de öğrencilerin okullardaki beslenme sorunu olduğuna da dikkat çekilen raporda, "Türkiye’de çok sayıda öğrenci okula kahvaltı yapmadan gitmekte, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü görülmektedir. Bu sorun temel ve acilen çözülmesi gereken bir sorundur. Derinleşen ekonomik kriz, hız kesmeden devam eden zamlar, enflasyonun hızla artması, hayat pahalılığı ve satın alım gücünün gün geçtikçe düşmesi mutfaktaki yangını büyütürken artık temel besin gıdalarına dahi ulaşmak zorlaşmıştır. Çocuklar için beslenmenin önemli olduğu koşullarda bir litre kutu sütün 35 lira, bir yumurtanın 3 lira, en uygun yerlerde bir kilo kıymanın fiyatı 300 lirayı aşmıştır. Bu koşullarda çocuklarına her gün ayrı bir beslenme çantası hazırlamak durumunda kalan aileler eti, sütü, meyveyi, kuruyemişi geçelim, yumurtayı, peyniri, zeytini bile alamaz haldedir. Sağlıklı beslenme alışkanlığının çocukların sadece büyüme ve gelişiminde değil, okul başarısı üzerinde de son derece etkili olduğu konusunda çok sayıda bilimsel araştırma vardır. Yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat süreleri kısalmakta, algılamaları azalmakta, zaman zaman öğrenme güçlüğü ve davranış bozuklukları gelişebilmekte ve benzeri nedenlerden dolayı okul başarıları düşebilmektedir." denildi.
Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda ilk sırada yer aldığı ifade eden Eğitim Sen raporunda, "Ülkemizde okula aç giden çocuk sayısı her geçen gün artarken, sendikamız dâhil çok sayıda kurum bütün okullarda ücretsiz okul beslenme programı hazırlanması çağrısı yapmaktadır. Özellikle ekonomik krizle birlikte hızlı artan yoksullaşma, öncelikle en hassas durumdaki çocukları etkilemiştir. Türkiye’de bugün her 5 çocuktan biri derin yoksulluk sorunları ile yüzleşmekte, yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamamaktadır. Bu noktada yapılacak en acil eylem, bir an önce okullarda kamunun öğle yemeği hizmeti sunmasıdır." denildi.
Haber: CUMA
Hit: 800
|
|