Bir İlçenin Utanç Haftası
Çaycuma’da bir haftaya üç acı sığdı:
İki genç kız hamile kaldı.
Bir kadın cesedi bulundu.
Bir kadın, kayınpederinin tüfeğinden çıkan kurşunla öldürüldü.
Bir haftada üç vaka, üç ayrı kadın dramı…
Ve tüm bu yaşananlara rağmen, ilçenin üzerine çöken derin bir sessizlik.
Ne bir siyasi parti açıklama yaptı, ne kadın kolları ses verdi, ne de sivil toplumdan anlamlı bir tepki geldi.
Oysa bu suskunluk, en az işlenen suç kadar yakıcıdır.
Siyaset Sustum, Vicdan da Sustum
Siyaset, artık sadece seçim zamanı hatırlanan bir vitrindir. Kadınlar ölürken, genç kızlar istismar edilirken, “kadın kolları” sadece fotoğraf çektirmekle meşgul.
Parti tabelalarının altındaki kadın birimleri, vitrin süsü olmaktan öteye geçemiyor.
Bu şehirde kadın bedeni, kaderin değil; ilgisizliğin ve vicdansızlığın hedefi haline gelmiş durumda.
Kadınların dramı karşısında “toplumsal duyarlılık” göstermek, ne yazık ki kimsenin siyasi çıkarına hizmet etmiyor. O yüzden herkes susuyor.
Ama bu sessizlik, suçun ortağı olmaktır.
Toplum Çürüyor, Ahlak Küfleniyor
Bir toplumun vicdanı, kadınların güvenliğiyle ölçülür.
Çaycuma’da yaşananlar yalnızca bireysel suçlar değil; toplumsal çürümenin dışa vurumudur.
Bu ilçede artık insanlar “kadın cesedi bulundu” haberine bile şaşırmıyor. Bu duyarsızlık, asıl felakettir.
Ahlak, sadece cami kürsülerinde ya da siyasi nutuklarda hatırlanıyor.
Oysa mahallede bir genç kızın istismara uğraması, evde bir kadının şiddet görmesi, sokakta bir kadının öldürülmesi; ahlakın mezar taşına yazılmış satırlardır.
Sivil Toplum Nereye Bakıyor?
İlçedeki dernekler, vakıflar, inisiyatifler…
Hepsi “kadın” kelimesini broşürlerde kullanıyor ama birinin cenazesine bile gitmiyor.
Sivil toplum, devletin gölgesinde büyüyen bir sessizlik aparatına dönüştü.
Oysa sivil olmanın anlamı, tam da böyle günlerde konuşmaktır — cesurca, net biçimde, vicdanla.
Bu Sessizlik Bizi Öldürür
Bu yazı bir çağrıdır:
Bir kadın öldüğünde, hepimiz biraz daha ölürüz.
Bir genç kızın bedeni sömürüldüğünde, toplumun onuru da kirlenir.
Bir anne tüfekle vurulduğunda, insanlık da hedef alınır.
Artık kimse “bizim partinin işi değil” diyemez.
Bu mesele siyasetin değil, vicdanın meselesidir.
Bir Çağrı: Sessiz Kalmayın
Bu yazı bir isyan değil, bir uyarıdır.
Çaycuma’nın vicdanı daha fazla susarsa, bir sonraki haber sadece “kim” sorusuna cevap verecek.
Artık konuşmak, hesap sormak, adalet istemek gerekiyor.
Bu ilçede yaşayan her siyasetçi, her STK yöneticisi, her kanaat önderi sorumludur.
Kadınların korkmadan yaşadığı bir Çaycuma istiyorsak, önce şu basit cümleyi kurmakla başlamalıyız:
“Yeter artık.”
Bu yazı bir suçlamadan öte, toplumsal vicdan çağrısıdır. Çünkü susan toplumlar önce kadınlarını, sonra insanlığını kaybeder.
