Paslı Kilit, Sessiz Çığlık
Bir köy okulunun kapısındaki paslı kilit, yalnızca bir binanın kapanışı değildir; o kilit, bir dönemin, bir yaşam biçiminin, bir toplumsal dokunun sessiz çöküşünün simgesidir. Özellikle Zonguldak Çaycuma gibi tarımsal kimliği güçlü bölgelerde, köy okullarının kapanışı sadece eğitim meselesi olarak görülemez. Bu durum, derinlemesine bakıldığında göç, kırsal çöküş ve kültürel hafıza kaybının somut göstergelerinden biridir.
Köy Okulları: Salt Eğitim Kurumu mu, Sosyal Merkez mi?
Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi Çaycuma’da da köy okulları, geçmişte yalnızca eğitim verilen yerler değildi. Bu binalar aynı zamanda köyün ortak belleğini, sosyal dayanışmayı ve geleceğe olan umudu taşıyan merkezlerdi. Düğünler, bayramlar, imece toplantıları, seçim sandıkları… Hepsi bu okulların çevresinde şekillendi.
Ancak son yıllarda yaşanan demografik değişim, kırsaldan kente göçün hızlanması ve taşımalı eğitim politikaları, köy okullarını hızla kapattı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, son 20 yılda kırsal nüfusun %25’e yakın kısmı köylerden çekildi. Bu durum, doğrudan köy okullarının kapanış oranlarına da yansıdı.
Sessizleşen Köyler, Kapanan Okullar
Çaycuma, Zonguldak’ın üretken ve bereketli bölgelerinden biri olarak bilinir. Filyos Ovası’nın tarımsal potansiyeline rağmen, özellikle genç nüfusun büyük şehirlere göç etmesi sonucu köyler giderek boşalıyor. İlçe genelinde çok sayıda köy okulunun kapalı olması, bu dönüşümün en çarpıcı göstergesi.
Kapanan her köy okulu:
- Genç nüfusun eksilmesi,
- Tarımsal üretimin zayıflaması,
- Kültürel etkinliklerin sona ermesi,
- Toplumsal dayanışmanın çözülmesi
anlamına geliyor.
Sadece eğitim açısından değil; köyün sosyal kimliği, ortak belleği ve hatta ekonomik yaşamı da doğrudan etkileniyor. Köy okulunun ardından bakkal kepenk kapatıyor, kahvehanede soba yanmıyor, ahırların kapısı kapanıyor, traktör sesi duyulmuyor.
Taşımalı Eğitim: Kolaylık mı, Çöküşün Hızlandırıcısı mı?
Taşımalı eğitim uygulaması, kırsalda azalan öğrenci sayısı nedeniyle kısa vadede bir çözüm olarak öne sürüldü. Ancak bu model, uzun vadede köylerin insansızlaşmasını ve köy yaşamının çözülmesini hızlandırıyor. Çocukların sabah erkenden köyden ayrılıp akşam geri dönmesi; köyün gündelik yaşamından, sosyal etkinliklerden ve yerel kültürden kopmalarına yol açıyor.
Üstelik bu uygulamanın;
- Ulaşım maliyetleri,
- Güvenlik sorunları,
- Küçük yaşta çocukların erken saatlerde uzun yolculuklara maruz kalması gibi yan etkileri de bulunuyor.
Kültürel Hafıza Kaybı ve Toplumsal Riskler
Kapanan köy okulları, sadece eğitim değil, kültürel hafızanın da yitirilmesi anlamına geliyor. Yerel ağızlar, köy masalları, geleneksel oyunlar ve toplumsal dayanışma pratikleri, okul bahçelerinde ve sınıf aralarında şekillenirdi. Okullar kapandıkça bu kültürel değerler de hızla yok oluyor.
Ayrıca, köylerdeki sosyo-ekonomik çözülme, ileride daha büyük sorunlara yol açabilecek bir kırsal çöküş riskini de beraberinde getiriyor. Kentlerin plansız büyümesi, kırsal alanların boşalması; hem toplumsal dengeleri hem de ülkenin üretim kapasitesini zayıflatıyor.
Ne Yapılmalı? Somut Öneriler
Çaycuma başta olmak üzere tüm Türkiye’de köy okulları kaderine terk edilmemeli. Kapanan binaların çürümeye bırakılması yerine, şu modeller gündeme getirilebilir:
– Köy Kültür Evleri: Eski okul binaları, yerel tarih ve geleneklerin yaşatıldığı kültür merkezlerine dönüştürülebilir.
– Köy Kütüphaneleri: Eğitim faaliyeti sürmese de kitap, internet ve bilgiye erişim alanı yaratılabilir.
– Tarım ve El Sanatları Atölyeleri: Kadınların ve gençlerin üretime katılabileceği, yerel kalkınmayı teşvik eden merkezler kurulabilir.
– Sosyal Etkinlik Alanları: Düğün, bayram, toplantı gibi sosyal faaliyetler için mekan ihtiyacını karşılayabilir.
– Pilot Projelerle Eğitim Desteği: Az sayıda öğrencisi kalan köylerde, esnek eğitim modelleriyle haftada birkaç gün öğretmen desteği sağlanabilir.
Sonuç: Bir Okul Kapanırsa, Bir Hafıza Eksilir
Çaycuma’nın köylerindeki okul binaları, sadece geçmişin değil, aynı zamanda geleceğin de anahtarıdır. Bu yapılar yok sayılırsa, köylerin yalnızlaşması ve kültürel çözülme süreci hızlanır. Aksine, köy okulları yeniden işlevlendirilir ve köy yaşamının parçası hâline getirilirse, bu sessiz çöküş tersine çevrilebilir.
Çaycuma özelinden Türkiye’ye bakıldığında, köy okullarının kaderi, aslında kırsalın, üretimin ve kültürün kaderidir. Bu süreci yalnızca nostaljik bir mesele değil, gelecek vizyonu ve toplumsal denge sorunu olarak görmek gerekiyor.